Evet değerli dostlar, bir hafta ne çabuk geçti değil mi? Yazma günüm ne çabuk geldi, bazen ben de şaşırıyorum.
Bugünkü yazım başlıktan da anlaşılacağı gibi yine “ahlaksız kiralar”dır. Bu konu öyle bir, iki, üç yazıya sığmayacak kadar önemli; bir o kadar derin, bir o kadar da ahlaksızdır. Tamam diğerlerini anladık da bu ahlaksız deyimi nereden çıktı diyebilirsiniz. Ama gerçekten ahlaksızdır. Çünkü en başta vicdanı yok.
Daha önceki yazılarımda da çok belirttim. Benim için bir insanı diğer hayvanlardan ayıran en önemli özelliği ne dini, ne etnik kimliği, ne akıl ve zekası, ne konuşabilme, düşünebilme özelliğidir. Sadece vicdandır vicdanı. Bir insanda vicdan yoksa öbür özellikler en üst düzeyde de olsa benim için o insan değildir. Bir de empati çok önemlidir. Yani kendinizi karşındakinin yerine koyabilmek. “Bu kirayı isterken ‘bu adam nasıl ödeyecek’ diye düşünebilmek.
Değerli dostlar! Geçen hafta x partinin binasına çıktım, küçük bir toplantı vardı. Basın mensupları oradaydı. Bir tanesi ilçe başkanına pahalılıkla ilgili bir soru sordu. Başkan domatesten başladı, salatalıktan devam etti, peynir, zeytin derken saymadık bir şey bırakmadı. Bir tek kiralardan söz etmedi. Kendi kendime ‘Başkan kiraları unuttu galiba!’ diye düşündüm. Söz istedim, pahalılıkta en önemli şeyinin kiralar olduğunu anlatmaya çalıştım. Çözümünün de çok kolay olduğunu, iktidar partilerinin isterlerse bu işi bir günde çözeceklerini anlattım. Bunun içinde yabancıya mülk satışının ve vatandaşlık alımının ya yasaklanmasının, ya da zorlaştırılmasının yeterli olacağını söyledim. Bu şekilde ev fiyatlarının ve kiralarının bir günde yarı yarıya düşeceğini anlattım. O sırda x partinin Başkan ve ilk beşteki yöneticilerinin yüzlerinin düştüğünü gördüm. Hatta öfkeli öfkeli baktılar bana. ‘Hatam ne ki’ diye düşünürken anladım.
İlk beşteki arkadaşların, ya kirada evleri olan vardı, ya inşaat yapan, ya da emlakçılık yapan. Bana kızmalarının nedeni başka bir şey olamazdı. Burada hiç parti ayırmadan ilçe yönetimlerinden il yönetimlerine, oralardan daha yukarılara merkez yönetim organlarına kadar, sivil toplum örgütlerinde (STK) hiç halktan insanlar, asgari ücretlinin veya emekli olan gerçek halkın yaşadığı bu pahalılığı iliklerine kadar hisseden var mı? Hayır yok değerli dostlar. O zaman da ‘tok açın halinde ne anlar’ atasözümüz ete kemiğe bürünmüş oluyor.
Buradan çok değerli halkıma sesleniyorum. Gerek siyasi partilerde, gerekse sivil toplum kuruluşlarında üye olmaktan, görev almaktan, ilçelerde illerde, hatta genel merkezlerinde bile görev almaktan çekinmeyin. Mutlaka üye olun, görev alın. İşte o zaman halkın kendi kendini yönettiği gerçek demokrasi ortaya çıkmış olur. Çünkü gerçek demokrasi halkın söz, yetki ve karar sahibi olduğu yönetim şeklidir. Bakın şu parti, bu parti, şu kuruluş, bu kuruluş demiyorum. Hangisi olursa olsun. Yeter ki dini cemaatler ve tarikatlar olmasın. Çünkü onlar sivil toplum kuruluşu değildir.
Evet değerli dostlar! Bu kiraların ve hayat pahalılığının bir sosyolojik boyutu var. En acı yeri de orası. Ülkemiz adli suçlar bakımından dünyada kaçıncı sırada bilmiyorum. Ama ilk 10’ nun içinde olduğuna inanıyorum. Kadın cinayetlerinde ilk üçte olduğumuzu biliyorum. Bu suçların önümüzdeki günlerde katlanacağını da biliyorum. Cezaevi tecrübesi olan biri olarak konuşuyorum. Bunun cezaların azlığıyla, caydırıcı olup olmamasıyla hiç ilgisi yok. Burada iddia ediyorum ki içerdekileri insanların %95’nin yıllık geliri 10 bin doların altındadır. Ve yine %98’i lise ve altı eğitim almış kişilerdir. Bu konuyu ayrı bir yazı konusu yapacağım.
Yalnız burada kadınlarımıza çok büyük görevler düşmektedir. Bu pahalılığın sebebi kocalarınız değildir. Onların başında çok dırdır etmeyin, işsizliğini başına kakmayın. Ev kiralarını eşleriniz arttırmadı. Lütfen onlara yardımcı olun. Edebildiğiniz kadar onlara anlayışlı davranın.
Bu pahalılığın sebebi mevcut sistem, yani kapitalizm ve bu ülkeyi 20 yıldır yöneten siyasi iktidardır.
Hoşça kalın dostça kalın.