Konunun başlığını biraz özel seçtim. Çünkü hâlâ "işçi sınıfı" (proleterya) deyince tüyleri diken diken olanlar var.
Alanya işçi sınıfı deyince ilk akla gelen turizm işçileridir. Iddia ediyorum ki bu işçilik maden işçiliğinden daha ağırdır. Sorun tüm turizm yöreleri için aynıdır. Ama ben Alanya sınırları dışına çıkmayacağım. Çünkü sesimi ancak buraya duyurabilirim.
Alanya'da en az 30.000 turizm işçisi var. Alara ile Aytap arasındaki tesisleri göz önüne alacak olursak daha da fazladır. Alanya'nın nüfusu 360.000 kişi. İşçi ailelerinin eş ve çocuklarını da sayarsak bu nüfus 90.000'i bulur.
Şimdi bu ağır işçiliğe açıklık getireceğim:
Bu 30.000 işçinin ne kadarı günde 8 saat çalışmaktadır; ne kadarı sendikalıdır; ne kadarı sigortalıdır?
Asıl acı olan ise kış gelir gelmez bunların tamamı, açlığa, ölüme terk ediliyor. Çünkü açlığa terk etmekle ölüme terk etmek arasında bir fark yok.
Materyalist felsefeyi ve diyalektiği okunanlar bilir. İnsanlık bugüne kadar ilkel toplum, köleci toplum, feodal toplum ve kapitalist toplum olmak üzere dört aşamadan geçmiştir. En ağırı da köleci toplumdur. O günün üretim araçlarına sahip olanlar kölelere de sahip oluyorlardı. Bir mal gibi kölesini alıp satabiliyordu ama ölmesini istemiyordu. Çünkü köle ölürse malı eksilmiş olacaktı. Oysa kapitalist sistemde işçinin ölmesi patronun umrunda değil. Çünkü yerini alacak yığınla işsizler ordusu var. O da yetmezse Suriyeliler var. Yani durum köleci toplumdan daha vahim. Kapitalizm işsizler ordusunu işçilere karşı silah olarak kullanmaktadır.
Diyebilirsiniz ki Almanya, Kanada gibi ülkelerde işsizlik yok, ne ile tehdit edecekler işçilerini? Onlar da bizim gibi geri kalmış ülkelerin işsizleriyle tehdit ediyorlar. "Dışarıdan şu kadar işçi alıyorum" dedi mi tamam.
Bir de şu var: 6 ay çalışıp 6 ay işsiz kalan insanlar turizmden uzaklaşıyor. Yerine acemi işçi alınıyor ama turist memnun olmuyor. Gelecek sene gelmiyor. Turizmde kalite sorunu başlıyor. Yani harcama gücü olmayanlar geliyor. Bu kez de alışveriş düşüyor. Biz de başlıyoruz feryadı figan etmeye. İşçi çıkarırken de herkes zarar ediyor.
Ülke seçime gidiyor, bu konuda ne bir plan var ne de bir proje.
Bu durumda turizmde köleleşen birkaç milyon var. Modern köle olarak adlandırılan bu duruma modern diyemeyeceğim. Çünkü köleci toplumda köle sahipleri kölelerinin ölmesini istemezdi. Bu ahlâkî olmayan durumu önlemek için sosyal devlet araya girmeli. Elini taşın altına koyarak teşviklerle destek vermeli. Patronlar 1 milyon dolar kazanacağına 900 bin dolar kazansın ne olur?
Yazımı bitirirken ben de küçük bir turizm esnafıyım. İki üç veya beş çalışanım oldu. Sezon sonunda bir tanesini bile işten çıkarmadım. İş yerimi hep açık tuttum. Yokluğu da, tokluğu da, açlığı da paylaştım. Kimileri daha iyi iş bulup ayrıldılar. İş yeri açtılar. Mahmutlar'da, Laleli'de 50 kadar işçimin dükkânı var. Çoğunun durumu benden iyi. Bununla da gurur duyuyorum. Hiç saygısızlıklarını görmedim.
Hiç bir zaman patron olmadım; çünkü ben bir SOSYALİSTİM.
Hoşça kalınız.