HURMA, FINDIK, FISTIK

Ülkenin politik gündemine göz atınca farklı sahalarda bambaşka görüntüler vardır. Dijital ortam kullanıcılarını etkilemektedir. Herkes seyrettiği ekrandan yansıyanım algılanmakta, umudunu buna göre kurgulamaktadır. Turizmcinin de, tarımcının da derdi geçimde maliyet üzerinde üretememe ve tüketememe maliyetinde kilitlenmiştir. Maliyet sıkıcı durumdadır…

Aktif gündemin yorumlanmasında tuzu kuru olanlar her yeri güllük gülistanlı, her şeyi de tozpembe görmek istemektedirler. Geçmiş yıllarda çıraklıktan ustalığa terfi ettirilen iktidar mensupları yeni dönem için yıllardır tecrübe edindiklerini onarım ve yapım dönemine geçtikleri söyleyebilmektedirler. Politikanın çirkin girdabına düşmüş beyinler yüzleri hiç kızarmadan yalanı rahatlıkla söyleyebilmektedirler. Gerçi “dilin kılçığı var da boğazına mı batacak!?..” denir. Politika ilmi ile amel etme değil; söylemiyle gönüllere girme becerisidir…

Aktif politikacıların dilinde hiç kılçık yoktur. Karşılıklı o kadar rahat atıp tutuyorlar ki hiçbir söylemlerinin inandırıcılığı kalmamaktadır. Sağlık için önerilen ve yatmadan önce yenilmesi tavsiye edilen “manda yoğurdu, kestane balı, medine hurması, yulaf ezmesi” karışımı şifa lokması tabii ki önemlidir. Ancak parası olana yapılan tavsiye örneklerinden olmasına rağmen herkese tavsiye edilmiş gibi politikada algılanmıştır. İlginç kısmı ise halk arasında verilen mesajın “medine hurması” üzerinde “sünnet” iması inanç değerlerine vurgu ve algıyı güçlendirmektedir. Peygamberin yediği ile beslenmek!?..

Tabii ki her kula nasip değildir. “Karadeniz fındugu ile Gaziantep fıstığı” özüne hastır. Karın tokluğu ile ruhsal doyumu karıştırmamak gerekir.  Mutsuz, yoksul, fakir azınlık adına yapılması gereken politikanın mutlu azınlık üzerinden sunulması inançla yüklenen umudun ifade ile yıkılmasına neden olmaktadır. Üretim maliyetleri üreticiyi, tüketim maliyetleri de dar gelirliyi içinden çıkılmaz girdaba sokmuştur. Rusya-Ukrayna savaşı da turizm sektörünün umudunu kırmıştır. Politika bolluk vadettikçe yokluk trendi yükselmektedir. Bunlarda da hayır vardır. Tez elden düzelecektir…

Türkiye seçim trendine girmiştir. Sorunların eğilimdeki eylem ve söylem tarzı arza uzanmalıdır. İktidarın savların söz yetiştirmek için didinen muhalifler daha dikkatli politika üreterek halkın derdine tercümanlığın yollarını potansiyel özlem vizyonuna koyabilmelidir. “Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklarla” mücadelenin yanında “kalkınma, gelişme, çağdaşlaşma” gibi iktisadi konular ile “mili birlik, bütünlük, güvenlik” sorunları önemlidir ama fiziki açlığın ruhsal toklukla destelenmesi daha da önem arz eder. Potansiyel seçmenin siyaset, ekonomi ve özgürlük algısı seccadesini serip namaz kılabilme tutkusudur…

İnsan sade bir beden değil; bedeni canlı kılan ruhla hayattadır. “Ruhsuz beden cesettir!..” İnsan ve inanç dünyası politik ve siyasal durumu etkilemektedir. Ruhen tok insanların bedenen açlığı aşılabilecek geçici bir durumdur. Halkın aktüel durumunu “tam takır, kuru bakır” görenler güllük gülistanlık farz edenlerle polemikten öteye gidememektedirler. Sanırım düşünmeden “medine hurması” yerine “karadeniz fındığı” tavsiye edenler “sünnetten” bî haberlerdir. Mesaj yerine ulaşmıştır. Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna azdır!..