Alaaddin’den Mevlâna Türbesine doğru giderken caddenin sağında, çukurda kalmış bir cami var. Konya’da bilmeyen, önünden geçmeyen yoktur.
İplikçi Camisi…
Caminin 1202 yılından evvel yapıldığı araştırmalardan ve kayıtlardan bilinmektedir.
Tabi caminin ilk hali ne çukurdadır ne de bugünkü haline benzer bir durumdadır.
İplikçi Camii’nin yapımı ile ilgili ilginç bir hikâye anlatılır.
İplikçi Camisinin hikayesine geçmeden önce bu caminin Hz. Mevlana’nın ders verdiği, namaz kıldırdığı, vaaz ettiği, Mesnevi’sinin dilinden dökülüp kaleme alındığı müştemilatında ailesiyle birlikte ikamet ettiği yer olduğunu da belirtelim.
***
Konya’nın kadim camilerinden olan İplikçi Camisi İlk yaptıranın adından dolayı önceleri Ebülfazl, daha sonra tamiri sebebiyle Ahmed Bey Camii adlarıyla anılmıştır.
Eskiden bitişiğinde yer alan Altunaba (Altınapa) Medresesi’nin 1202 tarihli vakfiyesinde belirtilen İplikçi Necîbüddin Ayaz’ın medresenin mütevellisi olması ve yakınında da İplikçiler Çarşısı’nın bulunması neticesinde her iki yapı da önce İplikçiler, ardından İplikçi adıyla meşhur olmuştur.
İşin aslı bu şekildedir lâkin halkın dilinde caminin yapımı ve adıyla alakalı bambaşka bir hikâye dolanır.
***
Gelelim İplikçi Camisinin hikayesine:
Hikâye caminin hem yapımı hem de adı ile alakalıdır. Ben diyeyim hikâye, siz deyin efsane…
Derler ki; “İplikçi Camisini hali vakti yerinde bir adam veyahut kudretli bir vezir “Ben kimseden yardım almadan yaptıracağım. Sevabı sadece benim olacaktır.” diye yaptırmaya başlar.
Bu arada ihtiyar bir kadın cami inşaatına tebelleş olur. İhtiyar kadın, “Ne olur Allah aşkına, benim şu paramı da alın camiye harcayın” der dururmuş. Ama yaptıran adam ustalara “kimseden bir şey almayın” diye tembihlediği için ustalar o kadının parasını almazlarmış.
Ustalar, kadına “Ağamız kimseden yardım kabul etmeyeceksiniz diye sıkı tembihledi, boşuna uğraşma senin yardımını almayız derlermiş.”
Kadın her gün gelirmiş, yardım etmek istediğini söylermiş ustalar da her gün “Olmaz almayız, koy git başımızdan kadın” derlermiş.
Kadın geçimini iplik bükerek sağlarmış. Onun için de kadına iplikçi derlermiş. Bir gün kadın büktüğü iplikleri kırpık kırpık kırpmış, gece gizlice gelmiş, iplik kırpıklarını caminin duvarının örüldüğü harca karıştırmış. Ertesi gün ustalar hiçbir şeyden haberleri olmadığı için kadının iplik karıştırdığı harcı duvar yapmada kullanmışlar.
Aylar geçmiş, cami yapılmış bitmiş. Camiyi yaptıran sevabı bana olacak diyen adam, bir gece rüyasında bir ak sakallı pir görmüş. Ak sakallı pir, camiyi yaptıran adama “O caminin sevabı sana yazılmadı. Harçlara ipliğini karıştıran kadına yazıldı.” demiş.
İşte o gün bu gündür caminin adı İplikçi Camii olarak kalmış.