MÜLTECİ TURİZMİ-2

            Evet değerli dostlar, bir turizm sezonunun daha sonuna geldik. Şimdi içinizden ‘olmayan şeyin sonu olur mu?’ diyorsunuz. Doğru, olmayan şeyin sonu da olmaz.

          Türkiye Cumhuriyeti belki de tarihinde hiç bu kadar sahipsiz kalmamıştır. Artık ben ve benim kuşağım da çocuk değiliz, çoktan altmışı devirdik.

Bunu şunun için yazdım: Böyle bir dönemi ben görmedim. Tamamen memlekette genelde ve yerelde bir otorite boşluğu var. Emekli 7.500 TL alıyor, 10.000 TL kira veriyor. İktidar ‘ölsünler’ diyor. Muhalefet ‘beter olsunlar’ diyor.

Bir esnaf olarak söylüyorum, kiradan çok elektrik parası geliyor. Gelen turiste soruyorsun ‘nereden geliyorsunuz?’ diye. ‘Danimarka’ diyor. Danimarkaca bilmiyor. Bakıyorsun kuzey Afrika’dan gitmiş oraya.

Soruyorsun ‘nereden geliyorsunuz?’ ‘Almanya’ diyor, tek kelime Almanca bilmiyor. Biraz daha sıkıştırınca Iraklı olduğu çıkıyor ortaya.

Bir başkası ‘Fransa’ diyor, Fransızca bilmiyor. Kollarında kaldıkları otellerin bantları olmasa turist olduklarına kimse inanmaz. İnanın Avrupa’dan buraya tatile gelen Suriyeli var.

         ​Ne oldu bu ülkenin bacasız sanayisine? Hiç bir yetkili çıkıp da ilgilenmiyor. ​Bizim Alanya’mızın belediye başkanları vardı eskiden; turizm fuarlarına gider, oralarda Alanya standının başında nöbet tutardı. Alanya’yı anlatmaya çalışırlardı. Şimdi bu bacasız sanayi, Avrupa’ya denizlerde boğulmadan ya da Türkiye’ye takılmadan geçebilen çoğu oralarda sosyal yardım alarak geçinen İslam coğrafyasının müslüman mültecilerine kaldı.

Hakir görmüyorum garipler olsa harcama yapacaklar ama yok ki. Ne yapsınlar.

   ​Hoşça kalın dostça kalın!