Dün de anamla beraberdim. Annemin de yaşı (90)’ların üstünde. Gönlünde hep o Keçili mevkii var. “Beni, eve götürün, bakan, orda baksın!..”, der durur. Doğduğu ve doyduğu topraklardan kısa mesafe de olsa uzakta yaşamak ona zor geliyor. Evlatlarından elbette memnundur ama kendi evi bir başka tüter ona, denir ya: Buram buram…
İlazımlı’da doğmuş, Keçili’den evlenmiş. İlazımoğlu’nun kızı iken; Mekiş’in gelini oluvermiş. Fıtrattandır evlilik. Şimdilerde iki mevkii arasında, Karabelen’de yaşıyor desem doğrudur ama birkaç aydır babam, annemin hatıratlarıyla baş başa, yalnız kaldı…
Yıllar çabuk geçti. Alanya Başkent Hastanesinde, “dayanamadığı bel ağrılarından” dolayı ameliyat geçirmişti. Doktor, “küçük yaşlarda ağır yük taşıdığı için bel eğri büğrü, (s) gibi olmuş. Ben biraz sıyırdım ama kendi işini kendisi görür. Başka bir şey beklemeyin!..” demişti…
İşin aslı, tam doktorun izahı gibiydi. Ocakta yanacak odunlar Kesme beleninden toplanıp taşınırdı. Harman vakti ekin; “buğday, çavdar, burçak, mercimek, nohut…” 3-4 km. uzaklardaki tarlalardan sırtlanarak taşınırdı. Yol, zaten yoktu. Desteler ağırdı. Ayağa kalkabilmek için yerinde uğraş verilirdi. Sepetlere toplanmış “üzüm, incir…” Karabelen’den Keçili’ye taşınırdı. Sırtındaki yükü belli ki kilosundan ağırdı ama o günün çalışma esas ve şartları böyleydi…
Karasabanla çift sürerdi, anneciğim. Babamın yetişemediği yerde sırtında evlatları, bizlerin istek, arzı, yaramazlık çığlıklarıyla birlikte sabanın yükü, öküzlerin yamaçlarda sabanı çekememesinin ağırlığı altında çalışırdı. Ezilirdi yani. Ben de çiftçilik yapmayı denedim. Babam, kazmayı kaldıramadığımı görünce öküzleri verdi. Bu sefer de yamaçta sabanı direyemedim. “Sen, bırak! Kapan kur, kuş avla. Emme, oku!..” dedi. Ertesi gün beni, ortaokula yazdırmıştı…
Bu yaşam şartlarında, geçimini sağlamak, evlatlarına gelecek temin etmek için çalışan annenin bu günkü durumunu anlamak zor olmamalıdır. Doktorun anlattığı, bu günün yaşamı geçmişimiz hakkında kıymetli bilgi tasarımı yaratmaktadır. Yüklendiğim her mevki ve makamda bu yolculuğu aklımdan çıkartmamışımdır…
Ve anam, annem, şimdi kız kardeşlerimin yanında kalıyor. Ben, bakmakla yükümlüyüm ve hastalık durumu ile ilgileniyorum. İçimden hep yanımda olsa da çektiği emeğin hakkını verip helalleşebilsem diye geçiyor. Kız kardeşlerimden de Allah razı olsun. Ben de kalsın diyorlar… Ağrı, sızı, ilaç gerekince, beni arıyorlar… Bu günlerde halen kendi işini görebiliyor ve yaşıyor olması bizleri mutlu kılıyor. Allah, tüm analara sağlık ve sıhhati esirgemesin!.. Anammmm… Annemmm…