Atasözleri birkaç günde ortaya çıkmış söylemler değildir. Büyük tecrübe ve deneyimlerin nihayetinde klişeleşmiş, veciz anlam ve derin muhteviyat kazanmış cümlelerdir. Vakit geldiğinde ise “geliyorum!..” demeyen tehlike sessizliğini bozar, “yavaştan geliyorum!..” der. Bu gelişte ise her daim olduğu gibi bazıları sağır, bazıları kör, bazıları duyarsız, bazıları da vurdumduymaz olurlar. Şimdi hangisi bilemiyorum…
Tarihte sayısız savaşlar, sayısız barışlar, anlaşma ve antlaşmalar vardır. Baskınlar İslam tarihini hakem olayı ile tanıştırmıştır. Kerbela vak’ası işin bir başka yüzüdür. Bütün bu olanlar da dikkate alınınca “geliyorum” demeyen tehlikenin “geliyorum” çıkışını da anlamak, kavramak gerekmektedir. “Geliyorum!..” demeyen tehlike mutlaka çanlarını çaldırmak suretiyle geleceğini ifade etmektedir. Nihayetinde çalınmayan çanlar çoktan ötmeye başlamıştır!..
Dünyanın en büyük liderlerinden birisi çıkıp da “Tunus’ta başlayan, Kuzey Afrika, Libya, Mısır, Suriye, Irak ve Türkiye”yi de içine alan Büyük Ortadoğu Projesi ve işlevinden bahsedince herkesin tehlikeden haberi olmuştur diye düşünmek gerekmektedir…
Bu ülkelerde sürdürülen “Arap Baharı” unutulmamıştır. Halen de bitmiş değil, Suriye çöllerine çakılıp kaldığını düşünmek aptalca olur. Devlet işleri ve uluslararası plan, program ve projeler zamana yayılarak uygulanır. Teknolojinin son gelişimiyle eski gece baskınları tarihte kaldı. Artık tehlike “açık açık geliyorum!..” diyebiliyor…
Tehlikeye çanak tutarcasına, davet edercesine boşboğazlık, politik çıkar, oy devşirme, gönül hırsızlığı, rey aparma, bazı şeyleri iç etme adına yanlış adımlar atılıyorsa zaten tehlikenin “geliyorum!..” diye haykırmasına gerek yoktur. Tehlike, içinizdedir. Tehlike çıkar hesaplarının arasına gizlenmiştir. Tehlike politikanın bilinmez, görünmezlik sırrına bürünmüştür. En büyük tehlike nefistir, içindeki şeytan!..
Üç kıta üzerinde yaygınlaşan Osmanlı’yı darmadağın eden Avrupalı sinsi planlarını terk etmemişlerdir. Yıkık harabelerden, yanık şehir küllerinden analizle insan yaratmaya çalışmaktadırlar. Sit alanlarımız, mabet kalıntılarımız tarihi değerlerin ötesinde tarihten millet yaratma ideolojisine dönüştürülmekte, tarih canlandırılmaya çalışılmaktadır…
Rey, oy, politik çıkar uğruna ağızdan çıkan her harfin sosyal, tarihsel, psikolojik, felsefi, edebi değeri, anlamı vardır. Devlet işleri paldır küldür yürümez. Diplomasi ile ağırdan, ölçülü yürür!.. Tehlike geliyorum demese de davet usulüne dikkat edilmelidir. Ağızdan çıkan laf geri alınmaz!..