Semra Karadağ Hocamız iletişim konusunda muhteşem bir sunum yaptı. İletişim nedir? Çok basit birkaç sözle anlatılabilir; ( yazılı, sözlü, görsel) ama bu anlatılanları ne kadar anlıyoruz, ne kadar algılıyoruz? Bazen de hiç kimse bizi anlamıyor, ben hiç anlaşılamıyorum diyoruz. Peki bunların nedeni nedir? Sigmund Freud'a göre "id, ego, süper ego" diye adlandırdığı bu üç kategoride…
İD: insanların doğuşta, bebeklikte, üç yasa kadar ilkel duygularıyla hareket eden, içgüdüsel davranışlar. Sadece ihtiyaç karşılar.Üç yaş yedi yaş arası anne babadan öğrenilen davranışlar, ilk okul çok önemli anne baba ve öğretmenle geliştirilen davranışlar. Bu aşama çocuğun ilkel, içgüdüsel davranıştan ego' ya geçiş süresidir ve asıl egonun temelleridir. Peki ego nedir?
EGO: İnsanın artık, sorguladığı ve aklıyla hareket ettiği dönemdir. Toplumla uyum sürecidir. Artık içgüdüleriyle değil aklıyla hareket ettiği dönemdir. Ve süper egoya geçiş.
SÜPER EGO: Egonun vicdan muhasebesi yaptığı, aklıyla vicdanının bir arada olduğu, egonun olgunlaşmış halidir.
Yani eğitim çok önemli. Anne baba ve ilkokul cağı, kişilik temellerinin atıldığı ve gelişim sürecini tamamlayan eğitim.
Birde toplumların yapısını sınıflandıran Maslow Teorisi var. Bu teori piramit şeklindedir ve aşağıdan yukarıya doğru bakıldığında: Fizyolojik (zorunlu) ihtiyaçlar. Yeme, içme, barınma, nefes alma.
Güvenlik ihtiyacı. Beden, iş kaynakları, sağlık, ahlak, mülkiyet güvenliği.
Ait Olma, Sevgi ihtiyacı. Arkadaşlık, aile, mahremiyet.
Diğer ihtiyaçlar. Özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı, başkalarından saygı.
Kendini Gerçekleştirme. Ahlâk, doğallık, yaratıcılık vb.
Türkiye Maslow teorisinin üçüncü basamağında, bunu aşamadı ya da çok az bir kısmı aştı. Bunu başaran ülkeler, ekonomik refah düzeyi yüksek olan ülkeler. Bu üç aşamayı geçtikten sonra insanlar kendilerine dönüp bakıyor ve sorgulamaya başlıyor ben ne yapıyorum, ne yapmalıyım, topluma nasıl faydalı olabilirim.
Tabi ki Semra Hocam iletişimde; duruşun bakışın ses tonunun, ilginin çok önemli olduğunu, hatta söylediğin sözün yüzde otuz etkili ses tonunun ve bakışın yüzde yetmiş olduğunu söyledi. Aynı zamanda vücut dilinden bahsetti. İnsanlara sempati ile değil empati ile bakılması gerektiğini; kişiye acıyarak değil onun yerine kendimizi koyarak bakmamız gerektiğini özellikle vurguladı. Ama beni etkileyen kısmı eğitim ve toplumsal hiyerarşi idi.
Bu güzel sunum ve bilgilendirme için çok teşekkür ederim Semra Karadağ hocam. Sizden anlayabildiğim ve algılayabildiğim kadarını yazmak istedim. Hatam varsa affola.